Güncel
Cevdet SaidÂ’i anlayabilmek
“Sizinle aramızdaki şu ortak ilkeye gelin: Allah’tan başkasına kulluk etmeyeceğiz, O’ndan başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayacağız, Allah’ın yanı sıra başka birilerini rabler olarak kabul etmeyeceğiz!” (Âl-i İmran 3/64).
“Sizinle aramızdaki ÅŸu ortak ilkeye gelin: Allah’tan baÅŸkasına kulluk etmeyeceÄŸiz, O’ndan baÅŸka hiçbir ÅŸeye ilahlık yakıştırmayacağız, Allah’ın yanı sıra baÅŸka birilerini rabler olarak kabul etmeyeceÄŸiz!” (Âl-i Ä°mran 3/64).
Müslüman toplumların yaÅŸadıkları sorunları kavramak ve makul çözümler üretebilmek için fikrî çabalar ortaya koyan deÄŸerli mütefekkir ve ulemamızdan iktibaslar yapmaya, politik yorum enflasyonuna maruz kalan kamuoyunun dikkatini temel meselelere çekmeye devam edeceÄŸiz.
Geçen hafta “Cevdet Said’i tanıyabilmek” baÅŸlıklı yazımızda üstadı kısaca tanıtmış, etkilendiÄŸi ÅŸahsiyetleri hatırlatmış; Türkiye’deki sohbetleri çerçevesinde üstadın cihad anlayışı ile savaÅŸ ve ÅŸiddetin sorun çözme kabiliyetinin bulunmadığı konularındaki ısrarlı vurgularını aktarmıştık.
Kur’an’ın hakikatini anlamadan geliÅŸtireceÄŸimiz yanlış düÅŸünceler üzerine bina edeceÄŸimiz her inanış ve davranışın da yanlış olacağını, sorunların silahla çözüleceÄŸini zannedenlerin ve silahlı mücadeleyi çözüme götürecek bir yöntem olarak benimseyenlerin derin bir yanılgı içinde olduÄŸunu, hakikat düÅŸmanlarının Müslümanları silah ve savaÅŸ girdabına sokarak IŞİD gibi hareketler üzerinden Ä°slam’a büyük bir darbe vurmayı arzu ettiklerini ve cihadın ‘insanları öldürmek’ deÄŸil, Kur’an’ın anlaşılması ve ilahi mesajının yayılması için mücadele etmek olduÄŸunu altmış yıldır anlatan üstadımızın Müslümanların temel sorunlarına ve çözüm önerilerine iliÅŸkin kanaatlerini Türkiye’deki sohbetleri çerçevesinde özetle ve kendi ifadeleriyle aktaracağız:
KUR’AN’I HAKKIYLA ANLAYABÄ°LMEK
“Kerim Kur’an’ı yeniden anlama çabası içine girmeliyiz. Zira, Kur’an’ın verdiÄŸi mesajlar ve gösterdiÄŸi hedefler ile Müslümanların tutum ve davranışları arasında daÄŸlar kadar mesafe var! Bu durum onların Kur’an’ı anlamadığının en bariz göstergesidir. Maalesef milyonlarca müslüman için Kur’an hâlâ inmemiÅŸ hükmündedir!
Esasen iÅŸe çocuklardan baÅŸlamalı ve Kur’an’ın yüksek mânâlarını onlara nasıl kavratabileceÄŸimizin yollarını bulmalıyız. Her gün en az kırk kez okuduÄŸumuz Fâtiha’yı, hattâ, sadece ‘Rabbü’l-âlemîn’ âyetini tam kavrayabilsek bütün meseleleri çözeceÄŸiz. Ama maalesef Müslümanlar daha Fâtiha Sûresi’ni bile yeterince anlayamamış! Rabb, Allah’tır. Âlemîn ise; kâinat, insanlar ve âhirettir. Nitekim Kur’an’ı baÅŸtan sona okuduÄŸumuzda, tüm âyetlerin bu dört temel konuya odaklandığını görürüz.
Ayağımızı yere saÄŸlam basabilirsek, yani, Kur’an’ı doÄŸru anlayıp hakiki bir anlayış geliÅŸtirebilirsek, sorunlarımızın bir bir çözüldüÄŸünü göreceÄŸiz. Zira, ışık gelirse karanlık kendiliÄŸinden kaybolacak.
IRK MESELESÄ°NÄ° DOÄžRU ANLAMAK
Bizi annelerimizin karnından hiçbir ÅŸey bilmez halde çıkartan Allah Teala’dır (16/78). Sünni, Åžii, Arap, Farisi, Kürt, Türk olarak deÄŸil, insan olarak dünyaya geliyoruz. Daha sonra annemiz, babamız, ailemiz, sosyal çevremiz bize dilimizi, kültürümüzü, dinimizi ve mezhebimizi öÄŸretiyor. Atalarımız bize yanlış kültürel miraslar bıraktığı, biz de bu miraslara körü körüne tabi olduÄŸumuz için bir türlü doÄŸruyu bulamıyoruz. Hakkı ve hakikati bulabilirsek, bâtıl kendiliÄŸinden yok olmaya mahkumdur.
Peygamberimiz, Zeyd’i oÄŸlu gibi severdi. Ailesi geldiÄŸinde Zeyd’e “Muhayyersin, istersen onlarla git, istersen benim yanımda kal” demiÅŸti. O da Allah Rasulü’nün yanında kalmayı tercih etmiÅŸti. Yani, Hz. Zeyd biyolojik ailesini deÄŸil, iman ailesini tercih etmiÅŸti.
Ä°NSANLARA ADALET VE Ä°HSAN Ä°LE DAVRANABÄ°LMEK
Kur’an’ın yönetim alanında bize önerdiÄŸi ölçü adalet, insan iliÅŸkilerinde önerdiÄŸi ölçü ise ihsandır. Bu, gerçekten çok ağır bir beyandır. Nitekim vahiy kendisini ‘qawlen seqîlen; ağır bir söz’ (73/5) olarak tanımlamaktadır. ‘Adalet ve ihsan’ ayeti (16/90) her hafta yüz binlerce camide hatipler tarafından hutbelerin sonunda sürekli okunuyor, ama maalesef hiç anlaşılmıyor. Allah Teala, bize kötü davranana bile iyi davranmamızı tavsiye ediyor. Böyle davranırsak, o zaman o düÅŸmanımızın bile bize sımsıcak bir dost kesileceÄŸini de haber veriyor (41/34).
Rabbimiz, sadece ‘müminler arasında’ deÄŸil, tüm ‘insanlar arasında’ adalet ve ihsan ile hükmetmemizi, hükümet etmemizi, onlara ‘ihsan’ ile muamele etmemizi emrediyor. Adalet ve ihsanın kıyamete kadar asla yok olmayacağını ve kıymetinden hiç bir ÅŸey kaybetmeyeceÄŸini çok iyi anlamalıyız.
Adaletin, yani eÅŸit muamelenin kıymetini en çok ezilen kesimler, kadınlar ve çocuklar bilir. MüÅŸrikler, Peygamberimiz’e; ‘Ayak takımımız senin peÅŸine takılıyor, onlar yanındayken biz seninle oturup konuÅŸmayız’ diyorlardı. Çünkü onlar, kendilerinden düÅŸük bir seviyede gördükleri insanları kendileriyle eÅŸit görmeye yanaÅŸmıyor, onlarla iyi geçinmeye tenezzül bile etmiyorlardı.
Hükmün, idarenin, otoritenin, kısaca yönetimin tek ölçüsü adalet, yani eÅŸit davranmak iken, maalesef dünyada geçerli yegâne kural güç olmuÅŸ, insanlık birbirini katledip duruyor! Oysa Kur’an, bir insanı öldüreni bütün insanları öldürmüÅŸ gibi günahkâr sayar. Zerre kadar hayır iÅŸleyen de, zerre kadar ÅŸer, yani kötülük iÅŸleyen de bu eylemlerinin karşılığını bulacaktır. Zira, bütün yaratılmışlar iradesiz varlıklar olarak hareket ediyorken, insanoÄŸluna irade, yani seçme hürriyeti, tercih hakkı verilmiÅŸtir. Dolayısıyla, doÄŸruyu mu seçmiÅŸ, eÄŸriyi mi, bu tercihinin karşılığını mutlaka görecektir.
Kur’an’da en çok geçen ve en uzun anlatılan kıssa Hz. Musa ile Firavun kıssasıdır. Farklı sûrelerde tam 70 kez geçen bu kıssa güç ile ilkenin mücadelesini anlatıyor.
Cuma hutbelerinde hatibin sürekli okuduÄŸu ayette (16/90) ve Mümtehane Sûresi’nde buyrulduÄŸu üzere (60/8), insanlara adalet ve ihsan ile muamele etmeliyiz ve insanlarla geçinme yöntemi olarak adalet ve ihsan modelini savunmalıyız.
SÜNNETULLAHA/YASALARA UYGUN DAVRANABÄ°LMEK
Sünnetullahı keÅŸfetmemiz lazım. ‘Ä°nsan’ baÅŸta olmak üzere bütün yaratılmışların kanununu kavramamız gerekir. Çocukların bu hakikatleri kavraması çok daha önemlidir. Allah Teala tüm yaratılmışları insanın emrine müsahhar kılmıştır (13/2, 14/32, 14/33, 16/14 vd.). ‘Sehhara’, bedelsiz ve zorunlu hizmet etmek üzere emrine tahsis etmek anlamına gelir.
Varlığın ve insanın kanunlarını, Allah’ın onlar için koyduÄŸu sünneti/yasayı keÅŸfedip ona uygun davranmamız gerekir. Aksi takdirde zararlı çıkarız. ElektriÄŸe iletken bir cisimle dokunursanız sizi çarpar. Ama kanununa uygun davranırsanız, size karşılıksız ve kesintisiz bir hizmet sunar.
Biz Kur’an’ı anlamak için okumalı, ayetlerin maksat ve hedeflerini kavramalıyız. Nasıl ki elektriÄŸin bir kanunu varsa insanın da bir kanunu var. Ä°nsanoÄŸlu, aklını kullanarak, kanunu keÅŸfederek nasıl ki tabiatı emrine âmâde kılıyorsa, tarihin ve sosyal olayların kanunlarını keÅŸfederek daha insani, daha medeni bir hayat sistemi kurabilir. Nitekim insan bu kapasitede yaratılmıştır.
TE’VÎL-Ä° AHDÂS: OLAYLARI DOÄžRU OKUYABÄ°LMEK
Müslümanlar tarih ilmine gereken önemi vermediÄŸi için dünyada olup biteni kavrayamıyor! Bu durum ümmetin ruh saÄŸlığını bozuyor. Bu yüzden tarihi bilmek ruh saÄŸlığımız açısından son derece önemlidir. Yeryüzünü fesada boÄŸanlar Müslümanlara hayvan muamelesi yapıyorlar! Bize tepeden bakıp ‘Åžunlara bakın, nasıl da vahÅŸi hayvanlar gibi birbirlerini tepeliyorlar’ diye gülüyorlar! Dünyada olup biteni anlamamız lazım. Bunun için de tarihi okuyup ibret almamız, olaylar arasında baÄŸ kurabilmemiz gerekiyor. Olayları kavrayıp birbirleriyle bağını kurabilirsek; gözümüzün önünde cereyan eden Japonya’nın geliÅŸmesi, AB’nin kuruluÅŸu ve ÅŸiddetten kurtuluÅŸu, Humeyni’nin silahsız devrimi ve silahlı hezimeti, SSCB’nin çökmesi, Saddam’ın bir bayram sabahı kurban edilircesine asılması gibi büyük olayları anlayabilir ve bunlardan dersimizi çıkarabiliriz. Tarihi doÄŸru okuyabilirsek bu olayların hepsi bizim için birer ibret dersi olur.
Pakistan yıllar önce atom bombası yaptı. Peki, bu bombaların Pakistan’ın geliÅŸmesine ne katkısı oldu? Åžimdi Ä°ran nükleer silah üretme peÅŸinde. Bunca yatırımla üreteceÄŸi silahları nerede kullanacak, ne iÅŸine yarayacak acaba? Bu silahlar hangi sorunu nasıl çözecek? 1950’de Mısır-Suriye ittifakı kurulmuÅŸtu ama maalesef baÅŸarısızlıkla sonuçlanmıştı...
BÂKÄ° OLAN HAKTIR, BÂTIL YOK OLMAYA MAHKUMDUR
Ra’d Sûresi’nde hakkın ne anlama geldiÄŸi anlatılmaktadır. ‘O, gökten suyu indirir, sel olur vadilerde akar, köpükleri gider, suyu kalır...’ (13/17). Allah, hakkı ve bâtılı bu temsille anlatır, köpük gider su kalır, cüruf gider çelik kalır. Zira, köpük ve cüruf yok olmaya mahkûmdur. Tarih boyunca gözlemlediÄŸimiz odur ki, daha iyisi gelince eskisi yok olmaktadır.
MüÅŸrikler Allah’ın nurunu söndürmeye çabalayadursun, ışık gelince karanlık kendiliÄŸinden yok olacaktır. Daha faydalısı ortaya çıkınca, az faydalı olan ortadan kalkıyor. Elli yıl önce kullandığımız eÅŸyaları kullanmıyoruz artık, çünkü bugün daha iyisi var. Dünyada veba gibi yaygın hastalıklardan binlerce insan ölüyordu, ama artık vebadan kimse ölmüyor. Günümüzde tıp bilimi ve tedavi imkânları geliÅŸti, bütün dünyada insanların ömrü uzadı. Ortalama hayat beklentisi bazı Batı ülkelerinde 80 yaşın üstüne çıktı. Ama, maalesef Afrika’nın bazı ülkelerinde ortalama insan ömrü 50 yaşın üstüne daha yeni çıkabildi.
GELECEK KUR’AN’INDIR
Kur’an’ın eÅŸitlik söylemine dünya hâlâ ulaÅŸabilmiÅŸ deÄŸildir. EÅŸitlik, ‘Bana ne varsa sana da o var’ diyebilmektir. ‘EÅŸitiz’ demek, ‘Sen de ben de aynıyız, bana özel bir ayrıcalık veya herhangi bir imtiyaz yok’ demektir. Batılı bazı düÅŸünürlerin eserlerini okurdum, bir süredir hepsi gözümden düÅŸtü, çünkü eÅŸitliÄŸi içselleÅŸtiremiyorlar. Mesela, BM’deki veto hakkına karşı çıkamıyorlar. Tarih boyunca geniÅŸ kitleler hep ezilegelmiÅŸ, eÅŸitlik ise sadece söylemlerde kalmıştır. Oysa Kur’an insanlığa gerçek bir eÅŸitlik çaÄŸrısı yapmamızı emir buyurmaktadır (3/64).
Yahudiler Mesih’i yalanladı. Hıristiyanlar da Hz. Muhammed’i yalanladı, sahte mesih olarak tekfir etti ve böylece Yahudilerin düÅŸtüÄŸü hataya düÅŸtüler. Ama, ben çok umutluyum. Kur’an’ın yüksek hakikatlerinin bütünüyle ortaya çıkacağına, insanların bu hakikatleri kavrayacağına bütün varlığımla inanıyorum. BM’nin çarpık yapısı da deÄŸiÅŸecek, insanların birbirleriyle iliÅŸkileri de çok daha iyi bir düzeye eriÅŸecek. Bu hakikatler çok kıymetli, bunlar bizim geleceÄŸimiz. Olayların iç yüzünü anlamak, hakikati kavramak gerçekten de çok önemli. Ben bu hakikatleri kavrayabilmek için ÅŸahsen çok çalıştım. Bu fikirler burada kalmamalı, aramızdan daha kapsamlı düÅŸünenler ve bu düÅŸünceleri daha ileriye götürenler mutlaka çıkmalıdır. Allah mutlaka nurunu tamamlayacaktır (9/32, 61/8), buna bütün kalbimle inanıyorum...”
Alıntı - Diriliş Postası
Henüz yorum yapılmamış.